Pnömotoraks (Akciğer sönmesi)

Akciğer sönmesi veya pnömotoraks, akciğer zarları arasına hava dolması anlamına gelir. Plevra, göğüs boşluğunu çevreleyen ve akciğerleri örten iki tabakalı ince bir zardır. Dış zar göğüs duvarının iç yüzünü kaplar. İç zar akciğerlerin dış yüzeyini kaplar ve bu iki zar tabakası arasındaki kısma göğüs duvarı boşluğu veya plevra boşluğu adı verilir. Bu boşlukta ince bir tabaka halinde bulunan sıvı, soluk alıp verme esnasında akciğerlerin rahat bir şekilde hareket etmesini sağlar.

Plevra boşluğunda normalde hava bulunmaz ve bu alanlardaki basınç negatif değerlerdedir. Normalde akciğer dokusu bir balon gibi büzülmeye ve sönmeye eğilimlidir. Çok zorlu bir nefes alıp verme durumunda bile akciğer dokusunda belli bir hava kalır ve akciğer tamamen sönmez. Havanın plevra boşluğuna girmesi durumuna pnömotoraks (akciğer sönmesi) denilir ve hava bu boşluğa akciğerlerden ya da atmosferden girer. Normalde plevra boşluğunda negatif olan basıncın bu alana hava girmesi ile pozitif hale gelir ve akciğerlerin büzüşmesi çökmesi meydana gelir.

AKCİĞER SÖNMESİNE (PNÖMOTORAKSA) NEDEN OLAN FAKTÖRLER

Pnömotoraks tedavisi
Akciğer sönmesine neden olan durumlar, altta yatan herhangi bir neden olmadan gelişen akciğer sönmesine primer pnömotoraks adı verilir. Altta yatan herhangi bir nedene bağlı gelişen akciğer sönmesine sekonder pnömotoraks adı verilir. Primer pnömotoraks erkekleri kadınlardan daha fazla etkileyebileceği gibi, hastalık genellikle 20’li yaşlarda ve sigara kullananlarda ortaya çıkar. Sekonder pnömotoraks ise akciğer hastalığı olan ya da daha öncesinden hastalık geçiren kişilerde ortaya çıkar.

Bu hastalıklar amfizem, pnömoni, verem, koah hastalığı, sırt veya karın ağrısı, akciğer kanseri, mide delinmesi, akciğer tümörleri, kistik akciğer hastalığı ve bronşektazi gibi hastalıklar geçiren kişilerde ve daha ileri yaşlarda ortaya çıkar ve en önemli nedeni koah hastalığıdır. Pnömotoraks genellikle koah alevlenmesi ile karışabilir. Koah atakları tedaviye yanıt vermez ise mutlaka akciğer sönmesi araştırılmalıdır.

Çünkü koahlı bir hastada beraberinde pnömotoraks olur ise hayati tehlike gelişebilir. Bunun dışında travmatik pnömotoraks (düşme, çarpma, trafik kazaları, ateşli silah yaralanmaları, kaburga kırığının akciğere batması gibi travmatik nedenler) ile gelişebilir. Ayrıca iatrojenik pnömotoraks denilen tanı ve tedavi amaçlı girişimler (iğne aspirasyonu, akciğer biyopsisi sırasında veya sonrasında, akciğer endoskopisi sırasında ve kalp masajı) sırasında oluşan pnömotoraks görülebilir.

AKCİĞER SÖNMESİ (PNÖMOTORAKS) BELİRTİLERİ

Pnömotoraks hastalarının çoğunda iki tip genel belirti görülür. Bu belirtiler nefes darlığı ve göğüs ağrısıdır. Hastaların % 90’ında göğüs ağrısı şikayeti bulunmaktadır. Göğüs ağrısı hastaların üçte birinde ani başlayan göğüs ağrısı, üçte ikisinde sinsi gelişen göğüs ağrısı şeklinde görülür. Göğüs ağrısı sönme gösteren akciğer tarafında daha çok hissedilir. Nefes darlığı büzüşen akciğerin boyutuna göre değişir. Bu belirtilere sırt ve karın ağrısı eşlik edebilir. Bazı durumlarda da hiç şikayet olmayabilir.

AKCİĞER SÖNMESİ (PNÖMOTORAKS) TEŞHİSİ

Pnömotoraks tanısında hastanın fizik muayenesi ve şikayetleri önemlidir. Akciğerlerdeki büzüşme nedeni ile kanda oksijen azalması ortaya çıkar. % 15’in altındaki küçük pnömotorakslarda fizik muayene normal görülür. Göğüs hastalıkları uzmanının yapacağı fizik muayenede pnömotoraksın büyüklüğüne göre solunum seslerinde azalma ya da kaybolma söz konusu olabilir. Yine çöken akciğerin alanına göre solunum dakika sayısında artma, dudak ve dilde morarma ve taşikardi görülebilir. Kesin tanı akciğer grafisinde akciğerin söndüğü ve o bölgenin şeffaflaştığı görülerek tanı netleşebilir. Küçük pnömotorakslarda akciğerlerde sönme az ise soluk verilen (ekspiryum) grafisinde ya da bilgisayarlı tomografi ile saptanabilir.

AKCİĞER SÖNMESİ (PNÖMOTORAKS) TEDAVİSİ

Pnömotoraks hastalığının tedavisinde üç temel yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerden birincisi, plevral boşluktaki havanın tahliyesi ile pnömotoraks bölgesinin ortadan kaldırılması, ikincisi, hava kaçağının kontrol altına alınması, üçüncüsü ise hastalığın tekrarlamasının önlenmesidir. Tedavide hastanın takibi, iğne aspirasyonu, kapalı su altı drenajı (tüp torakostomi), göğüs duvarının cerrahi işlem ile açılması (torakotomi), torakoskopik cerrahi (VATS) gibi tedavi yöntemleri uygulanır.

Kaynak